LGBT Ve Öğretmen Çaresizliği
LGBT Ve Öğretmen Çaresizliği
Sayın meslektaşlarım ve kıymetli veliler, değerli takipçilerim, okurlarım…
Aile ve sosyal hizmetler bakanlığı,
Canıma yetti belalı bekârlık
Yanmalı hangisine?
Ne yapıp etmeli, oğlanı sormalı
Bir koşu annesine
O bana gelmeli, tadıma varmalı
O cici toy bebe onun nesine?
Diyo’ şeytan “üstüne atla da sal kuşu hanesine”
Yanıma yatmalı
Sözleri ile bezenmiş, Mabel Matiz’in ‘Perperişan’ adlı şarkısına erişim engelinin getirilmesini talep etti..
Bence çok yerinde bir karar..!! Sonuna kadar destekliyor ve teşekkür ediyorum.
Şarkı açık açık homoseksüelliği, gayliği şahlandırıyor, övüyor, özendiriyor ve hatta olağanlaştırıyor.
Haberiniz var mı bilmiyorum ancak maalesef ki ülkede özellikle liselerde eşcinsellik akımları başladı..
Artık internette birçok sosyal platformda liseli kızlar arasında öpüşme video ve fotoğrafları bilinçli bir şekilde dolaştırılıyor, gündemde tutuluyor.
Denetimden bihaber paralı tv kanallarında eşcinselliği öven, eşcinselleri melek gibi dürüst insanlar olarak gösteren, ailelerin özgürlük adı altında çocuklarının eşcinsel eğilimlerine göz yumduğu ve hatta desteklediği filmler, diziler sayesinde artık maalesef ki bizim gençlerimizde eşcinselliğin olağan, bir seçim olduğunu düşünme yolunda hızla ilerliyorlar.
Eşcinsellik olağan bir durum değildir. Eşcinsellik toplum yapısını bozar, insanların beyinlerini eşcinsel algılarla manipüle eden lgbt destekçisi her türlü yayının dağılımı bir an önce engellenmek toplumsal bir görev ve zorunluluktur.
Bu konuda aile ve öğretmenlere çok görev düşüyor. Anne baba elbette çocuğunu takip etmeli, onlarla ilgilemeli ve çocuğuna doğru cinsel bilgiyi vermeli. Çocuklarının arkadaşları ile yaşadıkları ilişkilerin normal şartların dışında. Anormal haller görüldüğünde usulünce müdahale etmeli. Özellikle internette, paralı kanallarda nereyi takip edip neleri izleyip, dinledikleri konusunda daha dikkatli olmalılar.
Öğretmenlerin asıl görevleri arasında gelecek nesli sapıklıklardan, çarpıklıklardan korumak da var.
Ancak bilinen, gözlenen bir gerçek şu ki; öğretmenler son 4 yılda hızlı bir itibar kaybına uğradılar… Söz hakları yok, olaylara ailesel ve öğretmen kanısı, bilinci ile yaklaşma hakları yok… Öğretmene rol model olabilecek, öğrencileri olumlu yöne yönlendirebilecek maddi güçleri yok… (“ye kürküm ye”… Her durumda söz sahibi eder insanı)
Hem maddi hem manevi anlamda sahipsiz bırakılan öğretmen, artık gördüğü çarpıklıklara müdahale etmeye korkuyor. Gözümü kaparım vazifemi yaparım şeklinde de tanımlanabilecek öğretmen grupları, derse giriyor, dersten çıkıyor evine gidiyor… Çünkü sesini çıkaranın, ders programı bozuluyor, norm kadro dışı kalıyor, şikâyet ediliyor, şiddet görüyor… İşte bu şekilde eğitim öğretimin “eğitim” tarafı eksik ve hatta tamamen yok oluyor.
Yazılarımın birinde topluma seslenerek “kaybettiniz” demiştim… Öğretmeni susan toplumlar kaybetmeye mahkûmdur. Öğretmeni sustururken sesi çıkmayan veli, okul idaresi, mesai arkadaşı, esnaf… Hepsi evladındaki değişiklikleri incelesin… bu değişikliklerin hiç biri olumlu değil.. Ve tek sebebi öğretmen baskı görürken, mobbinge uğrarken susan, kafasını kuma gömenlerdir. Hesabı Türk toplumu olarak birlikte ödemeye başladık bile… Keşke fark etseniz…
Öğretmeni 3 ayda bir taciz eden norm kadro listeleri, kurum güven kültürünü olumsuz etkileyen resen atamalar,
Öğrencilerle ilgilenmeyi, onları takip etmeyi engelleyen resen atamalardaki insan aklı ve mantığına aykırı 90km’den 300km ye kadar uzağa varan, öğretmenin, eğitimcinin kıymetli vaktini yollarda geçirmesine sebep olan okul ve ev adresi arasındaki uzaklık…
Siyasetin arka bahçesi konumundaki sendikaların yandaşlık ve hizipçiliğe özendirir tavırları sayesinde öğretmen kendi kişiliğini, dürüst tavrını, namus çizgisini, adalet ve hukuk inancını, desteğini eğitim öğretimden geri çekmiş durumda.
Öğretmeninin haksızlığa uğradığını bile bile söz hakkı, koltuk tehdidiyle elinden alınmış okul müdürlerinin öğretmenlerinin arkasında duramayışı, kafi miktar öğretmenlik yapmamış, öğretmenliğin ne olduğundan haberi olmayan çoğu normdan kurtulmak ya da deneyimli tecrübeli öğretmenlerin okul idarecisi olmak istememesini fırsat bilip idareci kadrolarını işgal eden okul idarecileri ve bunların sağladığı bilinçsiz, güçsüz yaklaşımlı disiplin işlemleri…
Öğrencisi ile ilgileniyormuş gibi sosyal medyalarda gösterilen öğretmenler ise yine bu düzenin bilinçli olarak topluma servis ettiği manipülatif show yayınlarından başka bir şey değil.
Eğitim kurumlarını dalayan “aman başıma bir şey gelmesin”ci öğretmenler sayesinde kızlarımız oğullarımızın hayatları tehlikede… Üstelik bahsettiğim tehlike sapıklık boyutunda.
Öğretmenleri bürokrasinin kâğıt tomarları ile yormaktan, sürekli aba altından sopa gösterir biat yönlendirmelerinden arındırın. Okul idarelerini asıl görevi öğretmeni disipline etmek midir? Bu konuyu enine boyuna bir düşünün, tartışın, okulları yanlış uygulamalardan kurtarmayanların gerçek niyetlerini görün artık. Biz elini taşın altına koyan öğretmenler yine üzülerek yazıyorum ki çok çok azız… Çoğalmamız ümidiyle…
Hatay Hürriyetçi Eğitim Sen
İl Yönetimi Basın Medya Tanıtım Sorumlusu
Öğretmen
Emel Erkan
Sehrihatay.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.